Bayramlar Bayram Ola
Canan BAYKIZ 10.04.2024 "Biz eskiden" diye başlayıp 90'lı yılların bayramlarına götürmek istiyorum; milenyum çocuğu olan, şimdilerde 20'li yaşları yaşayan okuyucularımı. Benim gibi o günlere özlem duyan yaş almışlar varsa haydi hep birlikte gidelim o günlere. Ramazan Bayramının telaşı ilk sahurda başlardı bizde. Ben daha çocuktum tekne orucu tutardım. Yani akşam ezanı ile değil öğle ezanı ile açılırdı bizim oruçlar. İlkokulda da öğlen arasına denk gelirdi. "Melekler görür görürlerse üzülürler" diye öğlene kadar ne su içerdik ne gözümüz düşerdi bir lokma ekmeğe. Böyle öğrendik biz, bizim olmayana, hak edilmemişe el uzatmamayı. Çünkü hak rızası olmayana niyetlenmek haramdı. Haram sadece el ile değil, dille de, niyetle de bulaşırdı. Biz, nefsi akılla dengelemeyi hedefledik hep. "Dengede, Yaradan ile kul, derya ile zerresi birlikte güler "derdi dedem. Ramazan Bayramı, işte bu dengede kalmayı başaranların hakkıydı. Sofrasını kendinden zor durumda olanlarla paylaşabilenlerin, toplumun derdiyle dertlenen, elindeki imkan ile komşusuna kol kanat gerenlerin güldürdüğü kalplerin sevinciydi bayram. Bayrama bir hafta kala alışveriş ile bayram temizliği başlardı. Alınan yeni ayakkabı, yeni kıyafet umuttu mesela. Biz bayram öncesi evi değil evdeki kötü enerjileri, kalbimizdeki blokajları da temizlerdik. Arınırdık hatalarımızdan, artan farkındalıklarımızla. Bayram, barışmaktı çünkü; eski düşünceyle yeni aklı, yeni nefsi kucaklamak olmazdı. Bayram, şükürdü. Elimizde olana şükrederken "veren el" olmanın yüceliğini yaşadığımız için de mutlu olurduk. "Alan el" ise kendisine uzatılan elin vesile olduğunu bilir, rızkı Hüda'dan başkasına yüklemezdi. İçimiz rahattı. Günün sonunda veren el ile alan el birleşir, yürekler böylece bütünleşirdi. İki ay sonra kurbanda da bu bir kez daha perçinlenecekti. Bayram, insaniyetin varlığını hissetmekti. Sevginin kaynağını bilmekti. "Yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla var olursun" mesajıydı. Bayramda kapını çalan cenazende seni yerde bırakmayan olacaktı, vefaydı bayram. Bu yüzden yasının ilk bayramı olanlar, büyük küçük bakılmadan birinci gün ziyaret edilirdi. Dedem başta olmak üzere ailenin erkekleri hep birlikte bayram sabahı namaza gider. Dönüşüne kahvaltı sofrasında tüm aile buluşurdu. Kahvaltı sonrası sıraya girerdi büyükler. Küçükler tek tek el öper, hediyeleri verilirdi. Dedemin gözünde hep bir damla yaş, ha düştü düşecek olur, büyük torun olarak yaşı silmesi bana düşerdi. Cevabı çok sevdiğim için her bayramda hep sorardım gülümseyerek: "hayırdır dedecim, bu yaşta neyin nesi ?" Derdi ki: "Bu yaş, bayram sevincinin hem gururu hem şükrü, bayramlar bayram ola vatanım yurdum ilelebet şad ola" Evimizin kapısı bayramın son günü de dahil gece geç saatlere kadar açık kalır. Misafirlerin biri gider, biri gelir. Sofralar bir kurulur, bir toplanırdı. Bilir misin yorgunluk nedir bilmezdi kimse. "Aman üf" demezdik ne gelene ne gidene. Dilimizde tek cümle "misafir evin bereketidir, Allah gelenden, gidenden, arayandan,sorandan bin kez razı olsun" Sonra birden bire bir şey oldu. Önce dedem gitti. Ardından büyükler birer birer dünyadan göç etti. Yeni büyükler bayramı tatil ilan etti. Derken bizden gitti bayram. Şimdi bayram dediğin, dedemin gözünden akmayan yaşı taşır benim gözlerime. Öze bayram zor gelir artık. Zira manasını kaybetmişin maddesinden ne beklenir? Oysa atalarım "kültür giderse bayrak düşer " derdi. Şükürler olsun bayrak düşmedi, düşmez. Ama bayrağın altında nasıl durduğunda önemli. Birlik ile mi? Dirlik ile mi ? Seni sen yapan değerler ile mi? Nasıl duruyorsun? Sorunun cevabını bilsem de bu yazıya sığdırmam. Bu yazıda "çocukluğumun bayramları" var. Özlem değil ama buram buram hasret var. Özellikle çocukları olan okuyucularım, bayramlar bizim kültürümüz, örfümüz, adetimiz. Bir güne sığdırsak bile bayramı bayram gibi yaşamak, çocuklarımıza yaşatmak bu topraklara ve atalarımıza borcumuzdur. Toplum, değerlerini kaybederse yığınlaşır. Yığının ortak paydası yoktur. Birlikte amacı, hedefi yoktur. Cemil Meriç der ki: "Yığını kolayca kandırabilirsiniz, hiçbir temele dayanmaz.Yığın düşünmez, maruz kalır.Nezleye yakalanır gibi tutulur bir fikre." Size de çok tanıdık gelmiyor mu bu cümle şimdilerde? Sözün özü, toplumsal değerlerimizin farkındalığında nice ağız tadıyla bayramlara... Atalarımıza rahmet, kalanlarımıza esenlik ve afiyet dilerim. Haydi selametle...
Köşe Yazarlari
|
marmarishaberi.com Marmaris Haberi | Güncel doğru haber sitesi Aradığını en güncel haberi burada bulabileceksiniz. |