Muğla’da Siyasetin Tansiyonunu MHP Yükseltti
Canan BAYKIZ 04.09.2024 Muğla’da Siyasetin Tansiyonunu MHP Yükseltti 2 Eylül Pazartesi günü maillerimizde MHP Muğla İl Başkanlığının basın açıklaması ile gözlerimizi açtık. Bana göre zeminini zafer sarhoşluğu ile CHP ‘li belediye yönetimlerinin hazırladığı bir rövanş metniydi. Yerel seçim zaferinin hemen ardından özellikle Cumhur İttifakı’ndan devralınan belediyelerde borç afişleri belediye binalarını kaplıyordu adeta. 20 yıl CHP’de olan belediyelerin borçları ise ya unutuldu ya da sorunca açıklandı. Şimdi gelinen noktada SGK ve vergi borçlarını ödemek üzere kaynak yaratmak amacıyla bazı taşınmazların satışını Marmaris, Menteşe, Ula, Datça, Bodrum’da ihale usülüyle satışa çıkaran CHP’li belediyelere tepki AK Partili siyasetçilerin rahatını kaçırmalarına gerek duyulacak bir konu olarak görülmese de, MHP için öyle olmadı. MHP İl Başkanı Oğuz Akarfırat, konuyu iyi bir yerel muhalefet konusu olarak değerlendirmiş olacak ki önce Menteşe Belediyesine sorular sordu, cevapsız kalınca diğer belediyelere ve CHP İl Başkanlığına eleştirileri yükseltti, soruları çoğalttı. Ben yine cevapsız kalacak bir metin diye gülümserek okumuştum ancak öyle olmadı. CHP’den iki yanıt peş peşe geldi, apar topar, fakat siyaset ile ilgili bölüm bana “gelmemesi daha iyiymiş“ dedirtti. Neyse önce MHP İl Başkanlığının metnine gidelim. Okuduğum metinde gördüğüm en haklı eleştiri; sadece meclis üyelerinin takdiriyle bu işlerin oldu bittiye getirilmesine karşı çıkan tavır oldu. Hatırlanacağı gibi, meclis üyeleri seçimi oldukça tartışmalıydı Muğla’da Cumhuriyet Halk Partisinde. Özellikle Bodrum, Marmaris gibi turizmin göz bebeği ilçelerde şehirle bağı “Muğla’da tatil yapmak” cümlesi ile dikkat çeken isimlerin CHP üst yönetimi desteği, İstanbul, Ankara referanslarıyla meclis üyesi olarak adeta metazori atanmaları, yerelde örgütün isteklerinin duyulmaması, toplu istifaları bile gündemi getiren bir atmosfer yaratmıştı. Bugün gelinen noktada bu yönde eleştiri yapılması bu durum biliniyorsa oldukça olağan. Referanduma gitmeden, halka danışmadan, “gerek görüyoruz, ihale açıyoruz ve bu yöntemle halkın malını, belediye taşınmazını satıyoruz, yasal,adil davranıyoruz” yaklaşımının “kabul edilmesi zor bir yaklaşım” olarak görülmesi sadece muhalif kanat tarafından değil CHP seçmeni için bile gayet normal değil mi? Ben bu yazıyı kaleme alıp almama konusunda kararsızken, benim gündemi sıkı takip eden okuyucularımdan “Bodrum Belediye Başkanı Mandalinci’den MHP İl Başkanı Akarfırat’a sert yanıt” başlıklı videosu ve “ Balcı’dan Akarfırat’a yanıt” başlıklı haber linkleri telefonuma mesaj olarak iletildi. Onlardan aldığım destekle tuttum kalemi yeniden. Dün basın mensuplarıyla bir araya gelen Türkiye’nin en genç belediye başkanlarından Bodrum Belediye Başkanı Tamer Mandalinci 150 günlük faaliyetlerini paylaşmış. Gündeme dair soruları da yanıtlamış. MHP’nin gündeme getirmesi üzerine mi eklendi belediyenin mevcut mali durumuna ilişkin madde , yoksa önce ihale konusunun Ekim’de gündeme alınacağı önden ifade edilip ilk basın buluşmalarında şeffaflık ilkesi adına bu madde zaten gündemlerinde var mıydı? Bilmiyorum. Ancak her ne sebeple olursa olsun Menteşe Belediyesi gibi sessiz kalmamaları, halktan kopuk malların satışını kime yapıldığının bile açıklanmıyor olmasından yeğdir Tamer Başkan’ın çıkışı. Bodrum Belediyesinde ekonomik durum kırmızı alarm seviyesine gelmiş. Başkan Mandalinci’ye kulak verince şu cümleleri net duyuyoruz: " Bodrum Belediyesi vergi borcumuz 500 milyon TL. Yarısı yapılandırılmış durumda yarısı açıkta. Yapılandırıldığı tarihte aylık faiz 40 milyon TL. Bir sonraki ay bu faiz 50, 60'a kadar gidecek. Gelinen durumda yeni yapılandırmaya gidilemiyor. Vergi Dairesi bu borcu bizden arazi veya bina tahsis ederek ödememizi istedi. “Bodrum’da Vergi Dairesi Binası ihtiyacımız giderilmiş olsun” diye bu yönde talepleri oldu. SGK borcumuz, Gıda AŞ ile birlikte 900 milyon TL üzerinde. Belediyenin 1.800 gayrimenkulu var hepsi hacizli. Artık gelir gider tablosu açığı kapanmaz halde bu nedenle 11 taşınmaz için yetki istiyoruz. Bu borçla baş etmeye çalışıyoruz. Personel maaşlarımızı ödemek için 40 takla atıyoruz.” Bodrum Belediyesi’nin bu hale düşmesinin akla uygun izahı nedir? Anlamakta zorluk çekiyorum. Neden? Çünkü, Türkiye'de belediyeleri borçlanmaya iten temel neden, artan kentleşme ve hizmet yükümlülüğü nedeniyle artan harcamalarını yeterli gelir kaynaklarıyla destekleyememesidir. Özellikle büyük altyapı harcamaları borçlanmaya neden olarak gösterilir. Son Sayıştay raporları ile gelinen durum arasında boşluklar var. Bu da akla “Kaçak yapılaşma, verilen ruhsatlarla ilgili olan makam sahipleri yeterince araştırıldı mı? Belediyede çalışıp maaşından bağımsız mal varlığında artış saptanan isimlerin varlığı söz konusu mu?”sorularını getiriyor. Bodrum’da binlerce defa değiştirilen boruların dışında ekstra büyük alt yapı çalışması olarak ne yapıldı? Su tankerleri ile su ihtiyacı karşılanan, elektrikleri sürekli kesilen, kanalizasyonu denize akan bir turizm ilçesinde bu bahsedilen borcun normal şartlarda olduğu söylenebilir mi? Yoksa bir kara delik mi var? Turist gelirse son parasına kadar almayı hak gören, en pahalı su faturalarını yazlıkçılara ödeten dolayısıyla artan harcamalarına yeterli kaynak bulmakta pek de zorlanmıyor gibi görünen oldukça pahalı bir ilçe olarak basında yer alan Bodrum ve bu mali tablo araştırılmayı hak etmiyor mu? Bu borç nasıl Bodrum halkının sırtına yüklendi? Emeği geçenler kimler? Devletin ilgili kurumlarının bu araştırmayı yapması beklenmez mi? Bu açıklama biraz da göreve davet değil mi? Belediyeler zaten kamuya ait değil mi? Bu açıklar dolayısıyla el koyulsa Bodrum Belediyesine bu borçları da üstüne almış olmayacak mı? Karı ne olacak devletin? Her türlü "kamu zararı" söz konusu değil mi? Başkan Mandalinci’ye, MHP İl Başkanlığının belediye taşınmazlarının satışı konusundaki eleştirileri sorulduğunda verdiği yanıt ise “ devlet eliyle kendi sattıkları parseller kimin babasının malıydı?” şeklinde oldu. Bence CHP’ye yönelik eleştirileri maalesef haklı çıkaran talihsiz bir yanıt bu. Ancak bu kadar yük kimin sırtına yüklense aynı şekilde fevrileşebilir yani insanlık hali. Tamer Başkanın yanıtından daha çok CHP İl Başkanı Zekican Balcı’nın yanıtını eleştiriyorum çünkü, karşı çıktıklarımızı kendimize gelince hak görerek, eleştirdiklerimizi üstümüzde taşıyarak aklanamayız. Hatta samimiyetsizlik ile sınanırız. Siyasi toyluktur çizilen resmin adı. “O bağırdı ben de bağırırım. O yaptı ben de yaparım.” üslubu siyaseti değil okul sıralarını andırır. Sayın Başkan, özelleştirmelere ana muhalefet olarak karşıysanız, peşkeş çekmelere, milletin malının birilerinin tekeline geçmesine muhalifseniz aynı yoldan yürüyemezsiniz. Başka çareler, farklı çözümler aramanızı ve “aslında yapılması gereken budur” diye sizin kendi doğrunuzu ortaya koymanızı ve hassasiyetinize sahip çıkmanızı bekleriz sizden. Buradan MHP İl Başkanlığına şunu da soruyorum: “ Ortaca Belediyesi’nde geçtiğimiz 5 yıl içinde yani MHP yönetiminde belediye taşınmazları satılarak borç ödemesine gidilmiş midir?” Eğer böyle bir iş yapıldıysa o zaman Başkan Balcı’ya bir noktada hak verebiliriz. Bu arada belediye taşınmazlarının ihale usulü satılmasına onay veren ya da çekimser kalan tüm meclis üyelerini aldıkları vebal için “korkusuz” ilan ediyorum! Vicdan sorgularını kendilerine bırakıyorum. Özelleştirmeleri halk olarak hepimiz eleştirdik, “başka yol yok muydu?” diye de kendimize sorduk zaman zaman. Bunu kesinlikle kabul ediyorum. Ama bir gerçek var ki; buz gibi ortada son çeyrek asırda yapılan özelleştirmelerin önüne muhalefet tarafından geçilememiş , tepki yerine sessiz kalınmış ise bu sorumluluk sadece iktidarın değildir! Mecliste halkın oyları ile koltuk makam sahibi olan her siyasi partinin eli ve işbirliği ile bu satışlar yapıldı demektir. Türkiye’nin her alanda tarihinin en önemli imtihanlarından birini verdiği dönemde, CHP seçmeninin dahi en büyük üzüntülerinden biri , Türkiye’nin ana muhalefet gibi, demokrasilerde çok önemli görev üstlenen bir makamının adeta boş durumda olmasıdır. İktidarın karşısında, varlık gayesi ana muhalefet olarak kalmak portresi çizildi, durdu. Böyle olduğu için de ana muhalefet partisi, ülkenin ve milletin hiçbir meselesiyle tam olarak ve hakkınca ilgilenmedi. Bunu kurultay sürecinde CHP Lideri Özgür Özel de itiraf etti. Hiçbir aklı başında proje maalesef üretemedi. Muhalefetleri, sert açıklamaları metinlerde okudukları kadardan öteye yani eyleme geçemedi. Yerel yönetimdeki seçim başarısının arka planında da iktidarın başarısız ekonomi yönetiminin olduğunu sağır sultan duydu. Bilmiyorum duymayan kaldı mı? Rekabet halinde olduğunuz tarafın başarısızlığını, kendi başarınız gibi ele almak en çok sizi yanıltır! Bugün CHP’den gelen bu yanıt , tam olarak ana muhalefet partisinin eleştirilen durumunu yansıttı. “Devlet eliyle kendi sattıkları parseller kimin babasının malıydı?” diye sorarken “kendileri yaparken iyi bize gelince eleştiriyorlar” diyerek bir altını çizen metinle daha “o yol doğru, başka yol yok biz de onların yolundan gidiyoruz, ama eleştiriliyoruz hayret “ tavrı CHP zihniyeti için maalesef vücuda bürünmüş son haldir, bana göre etkisi altındaki kişiyi de doğrudan bağlamaz. Bu minvalde bir açıklamayı diğer CHP’li başkanlardan da hatta Ankara’dan da rahatlıkla beklerim doğrusu ve hiç şaşırmam. “İktidar bizi tehdit ediyor “ kısmı da “siz neden tehdide boyun eğiyorsunuz?” sorusunu bırakıyor zihnimde. Beni şaşırtacak olanı, kasası dolu olandan boş olana aktarabilen, paylaşabilen, halkın malını korumak için eldeki gelirleri çoğaltma yönünde adımlar, çözümler üretebilen bir proje ile, belediyeler arasında dayanışmayı öne süren bir yaklaşım sergilemesi olurdu. Şaşırmayı da severim ayrıca. Ama çok umutsuzum ve hiç sanmıyorum. Nereden gelip, nereye gittiğini köy enstitülerinin kurulmasından kapanmasına kadar alınan rolü de gayet net hatırlıyorum. Yoktan var edenden, vardan yok edene ulaşan yolun birden U dönüşü yapmasını beklemek gibi olsa da “bir umuttur yaşamak” dediği gibi şairin aslında bir umuttur eleştirmek! 15 yıllık medya mensubu olarak meslek büyüklerim ile konuştuğumda ülkem için en büyük endişemin bu olduğunu ifade ediyorum ve benzer kaygıları onlarda da görüyorum. Sayın Balcı, hiç hoşuma gitmeyerek ifade ediyorum ki, bu muhalefet etmek değil, muhalefet ettiğin tarafı sonuna kadar yaptıkları eylemlerinde haklı çıkarmaktır. Kendisini de iktidarın arkasında ve izinde yol yürüyen bir konuma yakıştırmaktır. Bu yanlış gidişe “dur” demeyen, onunla yol alan halin yansımasıdır. Soruyu kamu vicdanı adına kim sorarsa sorsun inanın önemi yok. Sizden beklenen yanıt ise asla bu çerçevede değildir. “Siz sattınız, şimdi ibre bize döndü, biz de satarız” bu nedir Allah aşkına? 20 yılı aşkın süredir elinizde bulunan belediyelerin bugünkü mali tablolarına yönelik bir denetim mekanizmanız mevcut mudur ? Kırmızı alarm verecek hale gelinceye kadar kendi belediyelerinizin mali durumlarını teftiş ediyor musunuz? Kamu malı satmaktan başka çözümü kalmayacak kadar belediyeleriniz neden başıboş kalıyor? Bunu da bir vatandaş olarak ben soruyorum. Sözün kısası, Bir seçmen olarak milletin varlığının ana muhalefet eliyle elden çıkmasını, muhalefetin eleştirdiği ne varsa hepsini üstüne giymekten çekinmeyen bu halini kabul etmiyorum. Son olarak, bir örnek ,Vergi Dairesi için yer tahsisi olacak olsa milletin malı millette kalır. 11 taşınmazı farklı farklı şahıslara satarsanız millet nerede kalır? Bu da bir içinden çıkılmaz kaos soru daha! Gelecek açıklamaların, verilecek ya da sessiz kalınacak cevapların da takipçisi olacağız.
Haydi selametle…
Köşe Yazarlari
|
marmarishaberi.com Marmaris Haberi | Güncel doğru haber sitesi Aradığını en güncel haberi burada bulabileceksiniz. |